Yargıtay eşlerin mal varlıkları üzerindeki tasarruf yetkisi ile ilgili emsal niteliğinde bir karara imza attı.
Bir davacı vekili dava dilekçesinde; davalının eşiyle oturduğu evi terk ettiğini ve şu anda başka bir kadınla birlikte yaşadığını, davalının taşınmazları satma girişiminde bulunduğunu, bu şekilde ailenin ekonomik varlığının tehlike altına girdiğini, bu nedenle davalının her iki taşınmazda bulunan tasarruf yetkisinin Türk Medeni Kanunu'nun 199'uncu maddesi uyarınca sınırlanmasına karar verilmesini dava ve talep etti.
İlk Derece Mahkemesi, taşınmazlarda davalının tasarruf yetkisinin Medeni Kanun’un 199'uncu maddesi uyarınca sınırlanmasına, bu taşınmazlara yönelik tasarrufların ancak davacının rızası ile yapılabileceğine, bu hususun tapu kütüğüne şerh edilmesine, ilgili tapu müdürlüklerine şerh için yazı yazılmasına karar verdi. İlk Derece Mahkemesi'nin kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulundu.
İSTİNAFTAN RET KARARI
Bölge Adliye Mahkemesi, tarafların ayrı yaşadıkları süreçte davalı erkeğin ailenin ekonomik birliğini tehlikeye düşürecek mahiyette herhangi bir tasarrufunun davacı tarafça ispat edilememesi hususu dikkate alındığında ailenin ekonomik varlığının korunması gereği veya evlilik birliğinden doğan mali bir yükümlülüğün yerine getirilmemesi gibi bir durum söz konusu olmadığından ispat edilemeyen davanın reddine karar verdi.
Bölge Adliye Mahkemesinin kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulundu.
YARGITAY KARARI BOZDU
Temyiz talebini ele alan Yargıtay 2. Hukuk Dairesi kararı bozdu. Kararda, "Yapılan yargılama ve toplanan delillerden, tarafların fiilen ayrı yaşadıkları, davalı erkeğin mal varlığının bir kısmını elden çıkarma yönünde girişimlerde bulunduğu anlaşılmaktadır.
Bu hale göre, davalının tasarruf yetkisinin sınırlandırılmasında gereklilik bulunduğu gerçekleşmiş olup, Medeni Kanun’un 199'uncu maddesi şartları oluşmuştur.
Buna göre; Bölge Adliye Mahkemesince, İlk Derece Mahkemesinin davanın kabulü kararının doğru olduğu kabul edilerek davalının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir."