İlk dönemlerde Osmanlı payitahtları Bursa, Edirne ve İstanbul müftülerine şeyhülislam denilerek makamları güçlendirilmiştir. II. Murad, Fatih ve II. Bayezid dönemlerinde Molla Fenârî, Molla Fahreddin, Molla Abdülkerim Efendi, Molla Hüsrev, Molla Gürânî, Molla Alâeddin, Hamîdüddin Efendi ve Zenbilli Ali Efendi peş peşe bu göreve getirildiler. Bursa Kadısı Molla Yegân’a, Molla Fenârî’den sonra müftülük makamının verilip verilmediği kesin belli değildir.
Osmanlı âlimlerinin en meşhurlarından olan Ahmed Şemseddin bin Süleyman bin Kemâl Paşa 1469’da doğdu. Babası Süleyman Çelebi İstanbul’un fethinde bulunmuş daha sonra Amasya muhafızı ve Tokat sancakbeyi olmuştur. Bunun babası Vezir Kemâl Paşa ise II. Bayezid’in, Amasya sancakbeyi iken lalalığını yapmıştır. Bu bakımdan Ahmed Şemseddin Efendi, “İbn Kemâl Paşa-zâde”, daha çok da “İbn Kemâl” olarak tanınır.
SEYFİYEDEN İLMİYEYE
Ahmed Şemseddin Efendi küçük yaşta Kur’ân-ı kerîmi ezberleyerek Amasya ulemasından ilim tahsil etti. Önce askerlik mesleğine girdi ve II. Bayezid’in seferlerine katıldı. Bu seferlerden birinde, o zaman günlük 30 akçe ile Filibe müderrisi olan Molla Lutfi’nin Veziriazam Çandarlı İbrahim Paşa’nın meclisinde, meşhur akıncı kumandanı Evrenosoğlu Ahmed Bey’in üst tarafında oturduğunu görünce ulemanın itibarının ümeradan daha yüksek olduğu kanaatine vardı. İlmiye sınıfına geçmeye karar verdi.
Önce Edirne’de Molla Lutfi’nin derslerine devam eden Ahmed Şemseddin Efendi daha sonra Muslihuddin Mustafa, Hatib-zâde Muhyiddin, Muarrif-zâde Sinâneddin ve Müeyyed-zâde Abdurrahman Efendi gibi devrin meşhur âlimlerden icazet alarak tahsilini tamamladı.
Önce Edirne’de Taşlık adıyla tanınan Ali Bey Medresesi’ne tayin edildi. Burada müderris iken kendisine II. Bayezid’in emriyle Türkçe bir tarih yazma görevi verildi.
Sırasıyla Üsküp’te İshak Paşa, Edirne’de Halebiye, Üç Şerefeli ve Sultan Bayezid Medreselerinde müderrislik yapan Ahmed Şemseddin Efendi, Yavuz Sultan Selim devrinde önce Edirne kadısı ardından da 1516’da Anadolu kazaskeri oldu.
PADİŞAHIN KAFTANINA SIÇRAYAN ÇAMUR
Anadolu kazaskeri sıfatıyla, Mısır Seferi’nde Yavuz’un yanında bulunmuş, padişahtan büyük itibar görmüştür. Mısır’ın tahririnde görev almıştır.
Rivayete göre bu seferden dönerken padişahla yan yana yol alıyorlardı. Bir ara atının ayağından sıçrayan çamurlar, Yavuz’un kaftanını kirletti. Ahmed Şemseddin Efendi mahcup olup atını geriye çekerek özür diledi. Devlet işlerinde sert ve tavizsiz bir tutum sergileyen ancak âlimlere karşı son derece hürmetkâr olan padişah “Üzülmeyiniz, âlimlerin atının ayağından sıçrayan çamur, bizim için şereftir. Vasiyetimdir, bu çamurlu kaftanım, ben vefat ettikten sonra kabrimin üzerine örtülsün.” dedi.
Padişahın bu vasiyeti, vefatından sonra yerine getirilmiştir. Bu hadiseyi hatırlatan o kaftan, şimdi de Yavuz Sultan Selim Han’ın kabri üzerinde durmaktadır.
DOKUZUNCU ŞEYHÜLİSLAM
Kanûnî döneminde İstanbul’a gelerek Fatih Medresesi’nde müderrislik yapan Ahmed Şemseddin Efendi, 24 yıla yakın şeyhülislamlık yapan Zenbilli Ali Efendi’nin vefatı üzerine 1526 yılında bu makama getirildi. 16 Nisan 1534 günü vefat ederek Edirnekapı dışına defnedildi. 1971’de Boğaz Köprüsü çevre yolunun yapımı sırasında bu mıntıkadaki parseller tamamen ortadan kaldırılmış, Kemâl Paşa-zâde’nin kabri ise muhafaza edilerek on metre kadar geriye alınmıştır.
Dönemlerinde yaşadığı üç padişahın da sevgi ve saygısını kazanan Kemâl Paşa-zâde, hadis, tefsir, fıkıh gibi dinî ilimler başta olmak üzere tarih, edebiyat, felsefe, dil ve tıp alanlarında 300 civarında eser vermiş çok yönlü bir âlimdi. Osmanlı uleması arasında ilmî kudreti sebebiyle “el-muallimü’l-evvel” ünvanıyla anılmıştır. Talebesi Ebüssuûd Efendi de “el-muallimü’s-sânî” kabul edilmiştir. 175 Osmanlı şeyhülislamı içinde “müfti’s-sekaleyn” (insanların ve cinlerin müftüsü) lakabıyla anılan iki şeyhülislamdan biridir.