Henüz bebekken buğday tarlasında çıkan yangında vücudunun büyük bölümünde kalıcı yanıklar oluştu ve ellerini kaybetti. O, çocukluğunda kendine hedefler koydu ve hepsini bir bir gerçekleştirdi. Şimdi ise yeni hedefleri için mücadele ediyor. Peki kimden mi bahsediyorum? AK Parti İstanbul Milletvekili Serkan Bayram'dan… Onun hayata tutunma mücadelesini anlatan ‘Buğday Tanesi’ isimli film, Paris ve Frankfurt Film Festivallerinde Sosyal Sorumluluk Projesi Ödülü, ülkemizde de birçok ödüle layık görüldü. Film, anlaşılan o ki daha pek çok başarıya imza atacak. Acılarla dolu çocukluk ve ilk gençlik yıllarını izleyicilerle paylaşan Bayram, “Bu film, engellilere umut olsun” diyor. Avukat Serkan Bayram, filmden elde edilen gelirle İstanbul'da Engelliler Yaşam Merkezi açılacağını söylüyor. Buyurun sohbetimize…
- Çok dokunaklı, bir o kadar da mücadeleyle dolu bir hayatınız var. Biraz kendinizden bahseder misiniz?
Erzincan'ın Refahiye ilçesine bağlı, Üçören Köyü’nde çiftçi bir ailenin çocuğu olarak, 1974 yılında Kıbrıs harekâtında doğmuşum. Hatta dayım o sırada askere gidiyor. Harekâttan sonra gelince, dedem ismimi Şahin koyuyor. Yedi aylı doğmuşum, çok güzel bir çocukmuşum. Dayım askerden gelince anneme ‘abla ismi Serkan olsun’ diyor. Serkan, harekâtta parolaymış.
- “Ayşe tatile çıksın” gibi parolaymış yani ?
Evet, o dönemde Serkan ismi çok fazla. Aynı zamanda Fenerbahçe futbolcu Serkan Acar'dan da geliyor. Köyde herkes sabah beni öpmeden tarlaya gitmiyormuş. Çok güzel bir bebekmişim.
GÖLGEDE KALAYIM DERDEN YANDIM
- Nazar mı değdi size acaba?
O da var tabii. Allah vermiş, yani özel doğmuşum. O kadarını söyleyeyim. Hatta doğuştan mühürlü doğmuşum gibi şeyler de var. 1975 yılının yaz ayları, bir yaşına geliyormuşum. Bu dönemlerde hasat olur bizim oralarda. Köye mesafeli gidip gelinen bir tarlamız var; yol engebeli, tarla yamaç. Bir ağaç var zaten. Annem beni o ağacın altına koyuyor. Güneş vurmasın, gölgede kalayım diye… Orada birisi ateş mi atmış, bir şeyler olmuş ve bir anda tarla tutuşmuş. Annemler de görmüyor tabii. Sonra beşik tutuşuyor. Allah'a şükür olsun yüreğim cesur kalmış. Köyümüz ile Refahiye ilçesi arası yaklaşık 20-25 kilometre. Yol yok, araç yok… Hastaneye, bir eşek sırtında, bir yürüyerek, bir traktör ile derken öyle yetiştiriyorlar.
- Ve sizin için, anne-baba için sancılı bir süreç başlıyor…
40 gün yoğun bakımda kalıyorum. Öldü ölecek diye bekliyorlar. 41. gün hayata tutunuyorum. Ben Beşiktaş’ta büyüdüm. Bizler yazları köye gidip, kışları burada oluruz. Dikilitaş Mehmetçik İlkokulu'nda okudum.
- Bebekken yaşadığınız o talihsiz olayın film olmasına nasıl karar verdiniz?
Aslında benim 3 Aralık 2020’de ‘Dünya Engelliler Günün’nde Meclis konuşmam vardı. Koronayı yeni atlatmıştım. Spontene konuştum o anda. Konuşmam arasında CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçlaroğlu’na da teşekkür ettik.
* Neden?
Avcılar’da da Turan Hançerli‘yi aday göstermişler. Turan Bey’in kolları protez. Bu farkındalık için teşekkür ettik. Ve kim ki bu alanda, engelliler noktasında ayrı bir farkındalık gösterirse başımın üzerinde yeri var. Engelliden öğretmen mi olur denildiğinde Cumhurbaşkanımız, “Bal gibi olur” dedi ve önünü açtı. Engelli memur sayısı 2002 yılında 5 bin iken bugün 70 bin oldu. 20 senede artan sayı çok dikkat çekici. Bu devrim, sessizce gerçekleşti. 2021’de hakimlik kanununu değiştirdik. Sizin sorunuza dönersek, Temmuz 2022'de meclis kapanmak üzereyken, “Hayatımı kitap yapayım” dedim ve yazmaya başladım. Çünkü ölümler çok kolaylaştı, korona, deprem… “Dünyada artık bir beklentimiz yok, en azından geleceğe bir miras kalsın, benim hayatım umut olsun, ışık olsun” dedim. Sonra film yapılmasına karar verdim. Yapımcı ile talihsiz süreç olunca yapım şirketi kurdum.
- Siz yapım şirketi mi kurdunuz, filmi yapmak için öyle mi?
Evet.. Sonra filmi bitirdik; filmden elde edilen gelirle ‘Engelsiz Yaşam Merkezi’ projesine başladım.
ÇOCUKKEN BAKIŞLARDAN KAÇARDIM
- Okul yıllarınız, gençlik yıllarınız zor muydu?
Tabii gençlik yıllarım zor geçti . Çocuktum, bazı şeylere anlam veremiyordum. Ama bir gariplik olduğunu hissediyordum. Mehmetçik okulunda Ali Gürel hocamız vardı. Hiç çaktırmadan bize destek oluyordu. Hocam ilkokul birinci sınıfta bir oyun sahneye koydu, Nasrettin Hoca’yı başrolü oynadım. Sonra “Niye ben” dedim. Toplumla yüzleşme özgüvenin artıyor. 18 yaşıma kadar gençlik yıllarım zor geçti. Elleri cebinde dolanan bir gençtim. Örneğin, bir yere oturuyorsunuz. Çocuk, “Aaaa eline bak” diyor. Toplumun içinde rencide oluyorsun. Ellerim sorulduğunda ben hep konuları değiştirirdim. İçimde ister istemez bir burukluk vardı. Sonra askere gidemedim, millet kendi arasında askerlik muhabbeti yaptığında zoruma giderdi. Otobüslerde ikili koltuklar var, kimse yanıma oturmasın diye onlara oturamaz, tekli koltukları tercih ederdim. Karşılıklı oturduğumuz zaman bakışlardan rahatsız oluyordum, vapurlarda da keza aynı. Genelde köşeleri seçerdim. Camiiye gittiğimde, kirişleri, kolon kenarlarını seçerdim. Sonrasında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fatültesi’ni kazandım. Orada başarılı bir öğrenciydim. Biraz daha kişiliğim oturmuştu.
- Fakülte yılları size bir özgüven kazandırdı sanıyorum.
Evet orada özgüven artıyor. Sorulardan o kadar çok yorulmuştum ki ‘sorma’ yazılı bir tişört yaptırayım dedim. Sonrasında Fransa'ya vize için müracaat ettim. En azından yabancı dil öğreneyim, ne dediklerini anlamayacağım için mutlu olurum dedim. Ailemin haberi yoktu reddettiler.
84 PUANLA SAVCI OLAMADIM
- Yani şimdi sırf bu sorulardan kurtulmak adına Fransa'ya mı yerleşecektiniz?
Yoruldum. Sabah kalkıyorsun, Bismillah diyorsun, akşama kadar 100 kişi sorsa bunalıyorsun. Akşama kadar aynı konu sorulunca yoruluyorsun. Bu işin içinden çıkmak için ya dünyanı değiştireceksin ya da mücadele edeceksin. Ben mücadeleyi seçtim. “Serkan bütün Türkiye seni tanısın. Bir defa sorsun, öğrensin. Bir daha sormasın” psikolojisi oluştu. Yapacak bir şey yok. İstanbul hukuk fakültesini başarıyla bitirdim. 1997 yılında hakim, savcı sınavı açıldı, 84 puan aldım ve mülakata girdim. Ancak, hakim ve savcılar kanununun 8. maddesi gereği, alışılmışın dışında çevrenin yadırgayıcı vücut bozukluğunun bulunmaması maddesinden elediler. Çok üzüldüm. Bende şu travma oluştu; “Yarın kamuda nereye gitsem beni eleyecekler.”
- Gerçekten çok üzücü şeyler yaşamışsınız.
Çocukken şuna karar vermiştim; “Ben bir şey yaşadım evet fakat benim tek çıkış yolum okumak”. İç dünyamda bunu benimsedim. Okumasam, bu girdaptan çıkamayacağımı düşündüm. Film, 48 yıllık hayatımda yaşananların daha yüzde biri. Daha böyle 10 tane film çıkar. Mesela bir kız istedim. Babası bu yüzden vermedi.
- 1997 yılında Hakim ve Savcılık mülakatında maddeden dolayı elendiniz, ya sonra?
Evet elendim ve bu içimde bir ukde olarak kaldı. Mecbur, avukatlık bürosunu açtım. Allah yağdırdıkça yağdırıyor. 10 bine yakın müvekkilim oldu. Çok da kazandım. Çevrem de oldu, işimi düzgün yaptım. Sonrasında STK’ların birçoğunda görev aldım. Yüksek lisans tezimi 2000 yılında bitirdim. Tezim, STK hizmet, siyasi partiler ve dernekler üzerindeydi. Bizim hemşehri derneğimizin hepsinde görev aldım. 2001’de AK Parti'nin kuruluşuyla beraber Ümraniye teşkilatında başladım. Üç dönemdir de milletvekili olarak halkıma hizmet etmeye çalışıyorum.
- 41. gün yoğun bakımdan çıkıyorsunuz, 41 yaşında miletvekili oluyorsunuz, hikayenin bu kısmını hiç düşündünüz mü?
Mesajı şöyle aldım; düştüğün yerden kalkıp çevrene, ülkene, dünyaya hizmet edeceksin. Toprağa sıkı sarıl, boy vereceksin.
MERKEZİMİZ DÜNYADA TEK OLACAK
- Filmde söylenen türkünün sözleri de çok manalı gerçekten. Bence siz başınızı dik tuttunuz ve boy verdiniz. Engelliler için şimdi ne gibi projeler var sırada?
Şimdi, ‘Engelli Yaşam Merkezi’ projem var, ona çalışıyorum. Türkiye'de ve dünyada ilk olacak. Rehabilitasyon kısmı var, eğitim kısmı var, teknoloji kısmı var. Sürprizlerle dolu bir proje ancak ciddi bir bütçe gerekiyor. Anadolu Yakası'nda yapacağım. Belediye, yurt dışı fonlar ve benzeri imkanlarla ortaklaşa bir güzel proje gerçekleştireceğiz. Tayland hükümetinden 5 milyon dolar hibe aldım. Gaziantep Büyükşehir’in Protez Merkezi var. Depremde engelli kalanlar, ayakları, kolları olmayanların tedavisini gerçekleştiriyor. Parayı oraya aktarıyoruz. 11 ilde ampute kalanlar var. Orada tedavi olacaklar.
TELEFON NUMARAM FİLMDE VAR
- Çok şahane bir şeye vesile oluyorsunuz.
Bir Serkan Bayram olarak böyle nice nice eserlere dokunduk. Şimdi şuna geleceğim; hem gönlümü hem telefonumu, hem hayatımı bu millete adamışım. Ben seçilene kadar bir partinin, seçildikten sonra bütün Türkiye'nin insanı olurum. Hizmet tercihim de yapım da budur. Herkes bilir, benim kırmızı çizgim; vatan haini olmasın, yediği kaba tükürmesin, ülkemizin hassasiyetini korusun, onun dışında herkese hizmet ederim. Filmdeki karakterlerin hepsi yaşanmış olaylardır. Ben numaramı dağıtıyorum. Numaram da filmde izlediğimiz aynı numaradır, kartımda da aynıdır. Hatta geçen gün Küçükçekmece'de birisi köprü altına yazmış. “Başın düşerse dara Serkan Bayram'ı ara”… Böyle peynir ekmek gibi.
- Suistimale açık bir durumda da kalabilirsiniz sanki.
Bunlar güzel şeyler fakat adam direkt iban da atıyor. Alakasız, hiçbir saygı göstermeden, gece ikide arıyor. Şimdi bir de duygu sömürüsü olayı var. Allah korusun bir sağlık problemi olur, acil işin olur, bir konu olur, bir iş talebin olur yazarsın, ararsın. Adam WhatsApp'tan yazıyor, bir de İnstagram'dan yazmış bana diyor ki, “Geçen gün İnstagram'dan yazdım, bana niye cevap vermiyorsun?” Bunlar da oluyor tabii. Meclis’te iki danışmanım var; ancak benim danışmanım 5-6 tane ve ücretini ben karşılıyorum.
- Hakim ve savcı olayını siz hallettiniz değil mi?
Evet, ben vesile oldum. Bir gün bir toplantıda Cumhurbaşkanımız da vardı. Parti meclis yönetimimiz vardı. “Sayın Cumhurbaşkanım ben mağdurum” dedim. “Neyin mağdurusun Serkan” dedi. Yaşadığım olayları anlattım. “Ya öyle şey olur mu? Onun değişmesi lazım” dedi. Sağ olsun Cumhurbaşkanımız da destek oldu.
NEDEN BİR ENGELLİ VALİMİZ YOK?
- Film Amerika’da da gösterilecek sanıyorum.
Önümüzdeki zamanlarda Avrupa Konseyi’nde bir konuşma yapacağım. Birleşmiş Milletler’de konuşma yapacağım ve ve film izlenecek. Yakında New York Times Meydanı’nda gösterilecek. Daha sonra Los Angeles Film Festivali’ne katılıyorum. Sonra Altın Küre’ye inşallah aday gösterilecek. Burada olayı Serkan Bayram olarak düşünmeyin. ‘Buğday Tanesi’, milyonların sesi milyonların hikayesi oldu. Benim ülkemde 10 milyon engelli ailesi ile birlikte 40 milyon, dünyada 1,5 milyar engelli var. Ailesiyle birlikte 5 milyar. Bu rakam, bu alana ciddi eğilmesi gerektiğini gösteriyor. Birkaç hafta önce İsrail Büyükelçiliği ve İsrail Konsolosluğu parlamentoya davet ettiler, orada bir konuşma yapacağım. Eylül’de Kazakistan, Azerbaycan var. Arkasından Venezuela var. Aklınıza gelen her yerden davet var. Bizim hedefimiz engellilerimize umut olmak, ışık olmak, engelli ailelerini umuda yolculuğa çıkarmak; engelli olmayanlara da şükrü, yaklaşım tarzını ve empatiyi göstermek. Geçen gün İçişleri Bakanımız Ali Yerlika'ya da söyledim. Tekerlekli sandalyede bir valimiz olsa ne olur yani. Bakın filmde de gördünüz, İsrail Enerji Bakanı engelliydi, tekerlekli sandalyede idi. İngiltere eski İçişleri Bakanı görme engelliydi. Alman Federal Meclis Başkanı tekerlikli sandalyede görevini icra etti. Amerika Başkanı Franklin Roosevelt, 12 yıl tekerlekli sandalyede ülkesini yönetti. Benim ülkemde niye bir engelli vali olmasın, büyükelçi olmasın. Hariciyede biliyorsun hiyerarşi var. Sistemin içine giren bir tane aday yok. Bir tane daire başkanı yok. Bir tane genel müdür yardımcısı yok. Kimse kusura bakmasın, bu olay bugünün değil yüzyılın olayıdır. Bakın aslında ben bugün, yüz yıllık konunun aşılmasını istiyorum. Hepsine ben mi hakim olayım? 49 yaşındayım, yasa çıktığında 47 yaşındaydım. Sınavı kazanırsan normal hakimliğin yaş sınırı 35’tir. Avukatlıktan hakimliğe geçiş yaş sınırı ise 45’tir. O yüzden dediğim gibi pes etmeyeceğiz. Kitabımda da, “Yere düştüğünde değil, vazgeçtiğinde kaybedersin” yazılıdır. Ellerinden tutamadım ama gönlümde tuttum. Hiçbir zaman bırakmadım, bırakmaya da niyetim yok.
KİMSE BENİM KADAR ÇALIŞMIYOR
- Siz bu samimiyet ve iyi niyetle çok şey başaracaksınız bana göre?
Bu idealimiz, menzile ulaşacak, hedefine ulaşacak. Bu ülkede engelli bakan da olacak, engelliler bakanlığı da olacak. Bunun karşısında kimse duramaz. Engelli her yerde olsun, yani kimse engelinden dolayı geri kalmasın. Önümüzde belediye seçimleri var. Niye engelli belediye başkanımız olmasın. Avcılar Belediye Başkanı Turan Bey'den başka engelli belediye başkanı yok. Bir tane engelli bakan yok. Milletvekili geçmişten beri var niye, milletvekili oy alıyor. Milletim beni vekil seçiyor, devletim beni vali yapmıyor. Ben buna haykırıyorum. Orada (filmde) Mustafa Kemal Atatürk'ün bir sözü var. ‘Tatbik eden, icra eden, karar verenden daha güçlüdür’ diyor. O söz boşuna koyulmadı filme. Bir vekilim ben ya, kimse de benim kadar çalışmıyor. Kimse de kusura bakmasın. Ben bu konuda mert ve net adamım. Yani, bu hep mücadele, mücadele, mücadele içindeyim... Bu iş, sonucunda menzile ulaşacak. Bu ülkede engelli cumhurbaşkanı da olacak, engelli meclis başkanı da olacak. Yüz yıl boyunca bir tane engelli meclis başkanı yok ya…