Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan, 3. Antalya Diplomasi Forumu'na (ADF) katılan liderler ve lider eşleriyle bir araya geldi. Gazze'de devam eden katliama dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Yaşananlar savaş değil, soykırım girişimidir" dedi. İşte detaylar..
CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN'IN AÇIKLAMALARI
Üç gün boyunca günümüz liderlerinden geleceğin liderlerine, iş insanlarından akademisyenlere yaklaşık 4 bin katılımcı aynı çatı altında burada bir araya gelecek.
Savaşlar eskisinden çok daha kanlı ve yıkıcı geçiyor. Sömürgecilik yeni yöntemlerle ne yazık ki devam ettiriliyor. Kültürel ırkçılık, İslam düşmanlığı ve yabancı karşıtlığı dünyada bir veba salgını gibi yayılıyor. Dayanışma, adalet ve güven gibi temel kavramlardan yoksun olan cari uluslararası sistem asgari mesuliyetlerini bile yerine getiremiyor. Türkiye krizlerden en çok etkilenen ülkelerden biri. İnsanlığın gündemini meşgul eden çatışmaların, savaşların, risklerin kahir ekseriyeti yakın coğrafyamızda yaşanıyor.
Terör tehdidiyle tam 40 yıldır mücadele ediyoruz. DEAŞ'la sahada göğüs göğüse mücadele edip bu örgütü bozguna uğratan yegane NATO üyesiyiz. Son dönemde protesto eylemi kılıfı altında Avrupa'da Kur'an-ı Kerim'e yapılan saldırıların çoğu Türk büyükelçiliklerinin önünde gerçekleşti.
Düzensiz göç meselesinde 12 yıldır zaten ciddi baskı altındayız. Çatışmalardan kaçan 4 milyon sığınmacıya ev sahipliği yapıyoruz. Sorumluluk sahibi bir ülke olarak doğru bildiklerimizi cesaretle söylemek görevimizdir.
İçeride güçlü olmadan dışarıda güçlü olunamayacağını çok iyi biliyoruz. Bu hakikatleri göz önüne alarak son 21 yılda ekonomiden ticarete, savunmadan ihracata her alanda büyük atılımlar gerçekleştirdik. Diklenmeden dik durabilmek için milli onurumuzu, bekamızı koruyabilmek için her türlü adımı attık. Ekonomide ülkemizi yılda ortalama yüzde 5,5 oranında büyüttük.
Geçtiğimiz hafta 5. nesil savaş uçağımız KAAN'ın ilk uçuşunu başarıyla yapmasıyla savunma sanayiinde farklı bir lige yükseldik. Dünyanın en geniş diplomasi ağına sahip 3. ülkesiyiz. Bugün büyük gururla ifade etmek isterim ki Türkiye hem Batı'ya hem Doğu'ya kazan-kazan temelinde ilişkiler kurabilen, Rusya-Ukrayna krizinde hakkaniyetli bir tutum benimseyen, AB ile gümrük birliği içinde olup dünyanın dört bir yanıyla güçlü ticari ilişkiler geliştirebilen, bekası tehlikeye girdiğinde sahada her türlü tedbiri süratle alabilen, her alanda aktif, dirayetli, ilkeli, vicdanlı, müessir bir güç olarak öne çıkmaktadır. İnşallah önümüzdeki dönemde hakkı haykırmaya, adaleti savunmaya, tüm dünyada dostlarımızın sayısını artırmaya devam edeceğiz.
Üçüncü yılına giren Ukrayna krizinde barış umutları maalesef gerekli destek verilmediği için akim kaldı. On binlerce insanın hayatını kurtaracak, yaşanan yıkımın önüne geçebilecek tarihi bir fırsat heba edildi, daha doğrusu sabote edildi. Ancak uluslararası düzenin iflas bayrağını asıl çektiği yer Gazze olmuştur. 7 Ekim'den bu yana Gazze'de yaşanan barbarlığı ve katliamları içimiz kanayarak takip ediyoruz. Gazze'de sadece çocuklar, kadınlar ve siviller canice katledilmedi, aynı zamanda milyarlarca insanın uluslararası sisteme, adalete ve hukuka dair inancı da yok edildi. Söz konusu İsrail olunca İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin görevi küresel barışı temin olan BMGK'nin, AB'nin sürekli hak ve hukuktan bahseden kurumlarının, tarafsızlıktan dem vuran uluslararası basın-yayın organlarının, yıllardır bize örnek gösterilen, güvenmemiz gerektiği söylenen yapıların ne kadar aciz ve işlevsiz olduğunu hep birlikte gördük. Gazze'de yaşananlar kesinlikle bir savaş değil, bir soykırım girişimidir. Savaşın bile uyulması gereken ahlakı, adabı, hukuku vardır.
İnsanlık olarak 'Beni almaya gelecek misiniz, korkuyorum' diyen 6 yaşındaki bir kız çocuğunun hayatını 12 gün boyunca kurtarmayı başaramadık. Maalesef Hint'le birlikte diğer Gazzeli çocuklarımıza karşı sorumluluğumuzu da tam manasıyla yerine getiremedik. Türkiye olarak ilk günden itibaren çabalarımıza, gönderdiğimiz insani yardımlarımıza, diplomatik temaslarımıza, Gazzeli hastaları ülkemize getirmemize rağmen bunun mahcubiyetini iç dünyamızda halen yaşıyoruz. Uluslararası Adalet Divanı'nın aldığı karar apaçık ortadayken Netanyahu yönetimi işgal, yıkım ve katliam politikalarını pervasızca sürdürebiliyor. İsrail'e ilk günden beri koşulsuz destek veren Batılı güçler ise ikiyüzlü politikalarıyla dökülen kana ortak oluyor.