Ankara’da İçişleri Bakanlığı önündeki saldırı hakkında canlı yayında yaptığı yorumlar nedeniyle hedef gösterildikten sonra gözaltına alınıp serbest bırakılan gazeteci Ayşenur Arslan yaşadıklarını kaleme aldı.
Arslan, Halktvcomtr’de yayınlanan yazısında şu ifadeleri kullandı:
"Ansızın patlak veren fırtına sonrasında yaşadıklarımı da o tema ile anlatmaya çalışacağım. Savcılığa götürüldüğüm ve sonrasındaki günler kendi cenaze törenime katılmak gibiydi. Ne çok sevenim, kardeşim, yoldaşım varmış. Ne çok kişi benim için üzülmüş.
'HAYATIMA ZENGİNLİKLER KATAN BİR SERÜVENDİ'
ÖLÜM teması ile girmeme bakıp da yazının hüzünlü, dertli bir yolculuktan dem vuracağını sanmayın. Tam aksine hayatıma zenginlikler katan bir serüvendi.
Evet, kendime biçtiğim tarihten önce oldu olanlar. Evet, bir aile haline geldiğimiz izleyicileri, “sesleri” olmaya çalıştığım cezaevindeki tanıdığım / hiç tanışmadığım dostları bırakıp gidemiyordum.
Ama nasılsa kısa bir süre sonra gelmeyecek miydi o gün? Meslekte 50’nci yıla yaklaşmışken o koşturmacaya daha ne kadar dayanabilirdim? Vites küçültmenin vakti gelmemiş miydi?
Kaldı ki bu mevsim normallerinde biz gazeteciler iki günden fazlasını öngörüp plan yapabiliyor muyduk? Bırakın planı, mesleğimizin gereklerini daha birkaç yıl önceki kadar yerine getirebiliyor muyduk?
ONU SÖYLEME.. BUNU KONUŞMA.. GİR İÇERİ.. ÇIK DIŞARI..
Diyeceğim, sürpriz değildi. Yaklaştığını toprağın kokusundan, havadaki elektrikten hissettiğiniz bir fırtınaydı!
Şaşırmadım. Sarsılmadım.
Üstelik, dedim ya, kendi cenaze törenime katılma fırsatı bulmaktan mutlu bile oldum.
'BİRKAÇ KARE AKLIMDAN ÇIKMAYACAK'
O törenden birkaç kare aklımdan hiç çıkmayacak.
Canım oğlum Sinan’ın -o anda duymamışım ne yazık ki- “Arkandayım anne” diye seslenmesi…
Kendi mahpusluğunu unutup bana üzülen sevgili Çiğdem’in (Mater) cezaevinden ilettiği pusula…
Ve tabii telefonlar, telefonlar, mesajlar, sosyal medya paylaşımları, koşa koşa yanıma gelip sarılan genç meslektaşlarım – kanaldaşlarım.."